entry'ler (13)

inci sözlük

bir nevi ergen toplaşkası. en azından trollük kavramını bitirmişler. bu da birşey tabi.

online olan 'yazar', "ben geldim lan ibneler" diye başlık açmakta ve akabinde sohbet gelişmekte. enteresan tabi. internette bu kadar küfürü bir arada görmek mümkün değildir ayrıca.

memleketteki bilcümle sözlük ergenlerini kendisine çekmesi de ayrıca bir güzellik. boşalabilecekleri bir 'mekan' var artık en azından.

1 mayıs 2010

vali muammer güler'in, yaptığı açıklamalarla kırıp geçirdiği 1 mayıs'tır.
"belirlenen kurallar dahilinde, isteyen herkes katılabilir" minvalinde açıklamalar yapmış.
burjuva legalitesinin size ördüğü sınırların dışında protesto yapmayın efendim.

250 gram mantık sarfetmek yetecek mevzuyu kavramaya aslında. adam açıkça diyor ki; tamam bizi protesto edeceksiniz, hakkımızı isteriz falan diyeceksiniz. ama bunları bizim belirlediğimiz kurallarla yapacaksınız. bunun dışına çıkan herkes anarşiktir, marjinaldir, sonuçlarına katlanır. sonra vay efendim ben niye gaz yedim falan diye feveran etmeyin. bizi, sadece ve sadece yine bizim belirlediğimiz sınırlar içinde protesto edin. akıllı olun.

valinin daha seksi açıklamaları için, gazetelere şöyle bir göz atınız efendim. emin olun çok güleceksiniz siz de.

yakamoz

uluslar arası bir sempozyumda, birçok dilden belirlenen yaklaşık 2500 kelime arasından 'en güzel' seçilen kelimedir.

kevaşe

estetikliğini, fonetikliği ile taçlandırmış kelimedir. her ne kadar tdk'dan hak ettiği alakayı göremese de gönüllerdeki yeri sarsılmazdır. candır. (orospuluğa övgü)

iktidara kim gelirse onun yalakası olan gazeteci

dünyanın en garantili işini üstlenen gazetecidir. yalnız bilmesi gerekir ki, en yavşak yönetim bile bu yavşaklığa prim vermez. garip sanrıları vardır. ömrünün sonuna kadar kendi yarı sahasında top çevirmeye mahkumdur.

semih şentürk

o kadar teknik direktör görüp, hiçbirinin as kadroda yer vermediği, hızlı ve kaliteli golcüdür. yazık lan adama. herkes mi yedek kulübesine oturtur arkadaş. yaş kemale erdi, adam hala yedek.

sözlüğü bıraktım tribi yapan denyo

'gereken' ilgiyi ve geri dön sayıklamalarını göremediğinde mutlak surette geri dönecek olandır. onlar ki; her türden mallığa kadirdir.

silikozis

sadece türkiye'de görülen bir tür meslek hastalığı. tekstil işkolunun tamamında yaşanan çalışma koşullarına benzer biçimde, kot atölyelerinde işçiler günde ortalama 12 saat çalıştırılıyor. bu işte kullanılan özel kum değerli olduğu için, patronlar kum zayi olmasın diye işçileri havalandırmanın olmadığı, hatta pencerelerin sıkı sıkıya kapatıldığı ortamlarda çalıştırıyor. oysa, bu işyerinde havalandırmanın çok iyi sağlanması ve işçilerin kum tozunun karıştığı havayı solumamasını sağlayacak özel giysiler giymesi gerekiyor.

silikozis solunan kum tozunun sebep olduğu önlenebilir bir hastalıktır. mevcut ağız maskeleri koruma sağlamaz! ya tamamen kapalı alanlarda, kolların dışarıdan robot-yapay kol gibi bir mekanizma içinden kullanıldığı sistemlerde yapılmalı ya da astronot kıyafetlerine benzer dışarıdan havalandırılan ya da hava tüpleri kullanılan tüm vücudu örten özel giysiler giyilmeli, aynı zamanda kumlama yapılan alandan toz yayılması engellenmelidir. ama değil özel kıyafetler, en basit ağız maskeleri bile tedarik edilmemiş kot taşlama işçileri yoğun toza uzun saatler boyu maruz kaldıkları için şimdi hastalığın tehdidi altında.

çalışma bakanlığı nın "tahminlerine" ((bak bak, tahmin ediyor)) göre, şimdiye kadar 5-10 bin tekstil işçisi bu işte çalıştırılmış (bu imalathanelerin neredeyse tamamı merdivenaltı imalat yapıyor. yani çoğu kaçak. yani çoğu bu verilere dahil değil. yani çok daha fazlası var). 2-3 ay gibi çok kısa sürelerde de olsa bu işi yapan binlerce işçi soludukları tozun yoğunluğu nedeniyle hastalık tehdidi altında yaşıyor. sadece bingöl ün karlıova ilçesinin, 300 haneli taşlıcay köyü nde neredeyse her evde bir silikozis hastası var.

bunlar, sadece istanbul daki kayıtlı rakamlar, ancak durum istanbul la sınırlı değil. sinop, tokat, bingöl, siirt, erzurum, yozgat, zonguldak ve çorum da da kot taşlama sonucu akciğerleri iflas edip memleketlerine dönen çok sayıda işçi var.

lustral

bünyeye aptallık ve mallık zerketmekten gayrı bi numarası olmayan haptır kendileri. herhangi bir psiko etkisi şu ana kadar vaki değildir.
uyutması bile bişeydir ama o da yok. niye ürettiniz lan bunu? diye sordurur.

nihat genç

evrimini başarıyla sürdüren şahıs. uçurumun dibi yok tabi. daha ne kadar düşer belli değil henüz. nasıl bişeye evrileceğine, bu devinimin son noktasının neresi olacağına dair net bir fikir vermiyor. zira her geçen gün kendini geliştiriyor. saplandığı popülizm batağında, ulusalcılıktan faşizanlığa doğru derin dalışlar yapıp nefes tutma denemeleri ifa ediyor hazret. çok köşeli çıkışlardan -henüz- kaçınmakla birlikte, ince ince zeminini haykırıyor. hele bir de, akp karşıtlığını solculuğun belkemiği olarak anlatmıyor mu. işte o zamanlarda yanaklarını sıkasın geliyor.

gece ev telefonunun çalması

ekseriyetle hüzün ve bela barındırır. zira kimse o saatte sizi çay içmeye çağırmaz.

chp nin üçüncü köprüye karşı olması

temelsiz muhalefetinden netice alamazsa (ki mümkün değil), köprü civarından arsa alıp karşı değil komşu olmasıyla neticelenecek mevzudur. tamam akp de çok matah değil ama siz hepten mide bulandırıyosunuz lan.

cumhuriyet halk partisi

solun olmadığı ülkemde, yıllar yılı sol muamelesi görmüş parti. aksi gibi hala bunu savunan var. 6 ilkesinden birinin milliyetçilik olması, insanın içine ılık ılık bir şeyler akıtıyor.